18 Mart 2011 Cuma

Çanakkale Zaferi'nin 96. yılında...

Çanakkale'de, vatan uğruna canını feda eden yüzbinlerce şehit ve gazimizi şükranla anıyoruz. Atatürk'ü ve o dönemde vatan aşkıyla yanan halkı çok özlüyoruz.








"Türkler, Çanakkale’yi zorlayan çağının en ileri tekniğine sahip güçler karşısına adeta bir kale gibi dikilmişlerdir." -    Churchill

Çanakkale Zaferi, Türk askerinin ruh kudretini gösteren şayanı hayret ve tebrik bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale Muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur. (Mustafa Kemal Atatürk)


 http://www.canakkalezaferi.com/  sitesini tavsiye ederim. Gerçekten çok güzel hazırlanmış.

BİR YOLCUYA
( Bu şiir Gelibolu yamaçlarında yazıldı.).

Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın,

Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın,
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.
Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda,
Gördüğüm bu tümsek, Anadolu’nda,
İstiklal uğrunda, namus yolunda,
Can veren Mehmed’in yattığı yerdir.


NECMETTİN HALİL ONAN


Bir de Sunay Akın'ın çok güzel anlattığı Çanakka'leden çok güzel bir aşk hikayesi var. Onu da paylaşmak istedim.

Heybeliada'daki Deniz Okulu'ndan mezun olan İsmail Türe, kendi gibi
Gelibolulu olan bir genç kıza kaptırır gönlünü. İki sevgili parmaklarina
nişan yüzüğü taksalar da, birbirlerini çok seyrek görmektedirler. İsmail
Türe denizaltıda muhabere subayı olarak görevlidir çünkü. Üsteğmenin aklına
harika bir fikir gelir; nişanlısına ışıklı mors alfabesini öğretecek,
Çanakkale'den geçiş yapacakları geceyi planlı olduğu için önceden bildirecek
ve böylelikle haberleşeceklerdir.

Boğazı yüzeyden geçmekte olan denizaltının kulesindeki denizciler sigara
içmekte, sohbet etmektedirler. Aralarından birinin heyecanlı
 oldugu her halinden belli olmaktadır. Gelibolu kıyılarına geldiklerinde, karanlık
içindeki evlerden birinden bir el fenerinin yanıp söndüğü görülür: "Seni
seviyorum…" Arkadaşları gülümseyerek İsmail Türe'ye bakarken, genç aşık
elindeki fenerle sevgilisine karşılık vermektedir…

Bu olaydan sonra iki sevgilinin aşkı düşmez olur denizaltların
dillerinden. Herkes, haberleşmek için kurulan ışık yolunu konuşur.

Arkadaşları "Evlen artık şu kızla da, buradan her geçişimizde selamlaşmayı bırak artık" diye takılırlar İsmail Türe'ye.

Denizaltının üstünün ve altının
bir olduğu yağmurlu günlerde bile, Çanakkale Bogazın'dan geçilirken,
elindeki fenerle aşk nöbeti tutan yakışıklı denizci gözünü bir an olsun
ayırmaz Gelibolu kıyılarından.
Yine bir gün, yirmi yedi yaşındaki Üstegmen, Çanakkale'den geçecekleri gün
ve saati, denizaltinin uğradığı bir limandan haber verir nişanlısına. Ege
Denizi'nden Bogaz'a giriş yapacaklarını, en öndeki denizaltının kulesinde
olacağını bildirir. Genç kızın gözüne her zaman olduğu gibi, o gece de uyku
girmez. Büyük bir sabırla pencerenin önünde  oturmakta ve gözünü hiç
kırpmadan denize bakmaktadır. Fenerine yeni pil almış olsa da, arada bir
yanıp yanmadığını kontrol eder yine de…

Birden, dev bir karartı belirir suyun üstünde. Güneyden gelen bir denizaltı,
penceresinin görüş sahasına girmiştir. Genç kız pencereyi açar ve gecenin
karanlığına uzattığı elleriyle feneri yakıp söndürür.
"Seni seviyorum…"

Kulede bulunan denizaltının komutanı Bahri Kunt işareti görünce gülümser:
"Hay Allah, bu kız denizaltıları şaşırdı. Nişanlısının denizaltısı bizim
önümüzdeydi…" Bir anlık tereddütten sonra Birinci İnönü denizaltısının
komutanı Bahri Kunt, yanıt gönderilmezse genç kızın telaşlanacağını
düşünerek, karşılık verilmesini emreder. Yanındakilerin "Ne diyelim
komutanım?" diye sorması üzerine de şunları söyler:
"Ebediyete kadar…"

O gece Üsteğmen İsmail Türe'nin görev yaptigi Dumlupınar, Çanakkale
Boğazı'na giriş yapan ilk denizaltı olmuştur. Ama, Gelibolu kıyılarına
gelmeden Nara Burnu açıklarında İsveç bandıralı "Naboland" adlı gemi
tarafından çiğnenmekten kaçamamış ve yaralı bir balina gibi aci dolu sesler
çıkararak, Çanakkale'nin karanlık sularında kaybolmuştur. Her şey birkaç
dakika içinde gerçekleştiğinden, arkadan gelmekte olan Birinci İnönü
denizaltısı Dumlupınar'a çarpan geminin yanından habersizce geçerek,
Gelibolu'ya ulaşan ilk denizaltı olur.
Genç kız, nişanlısından haber almanın huzuru içinde başını yastığa koyduğunda, genç denizci çoktan dalmıştır "ebediyete kadar" sürecek olan
uykusuna!…

 

 
Bu tümsek, koparken büyük zelzele,
Son vatan parçası geçerken ele,
Mehmed’in düşmanı boğuldu sele,
Mübarek kanını kattığı yerdir.
Düşün ki, hasrolan kan, kemik, etin
Yaptığı bu tümsek, amansız, çetin,
Bir harbin sonunda, bütün milletin,
Hürriyet zevkini tattığı yerdir.

1 yorum:

Gelincik dedi ki...

ellerine sağlık denizcim, yazını çok beğendim. bugunlede en cok bu vatan sevgisine ihtiyacımız var sanırım. okurken tüylerim diken d,ken oldu. teşekkürler duyarlılığın için .) Bu ülke seninle ve senin gibi insanlarla bir gun gurur duymayı öğrenecektir elbet...