31 Temmuz 2009 Cuma

tatilden seçmeler 1...


Bu cüce'nin adı Alp. Elif'in 3 oğlundan en ufak, en muzur olanı. Benim tatile gittiğim ilk gün Derin bir gece öncesinden Elif'te kalmıştı. Birlikte ice age3'ü seyretmeye gittiler. Kapıda büyük bir coşku ile karşılandım. Elif'le konuşmalarımızda hep Derin'in arayı çok iyi doldurduğunu konuşuruz ama Alp'in söylediği şu cümle beni öldürdü. " Deniz, Derrin bizim eve çok uydu". Bir de Elif'lerin Hollanda'da yaşıyor olup hayatlarının ingilizce geçtiğini düşünün ve Alp'in aksanlı Derrrin deyişini lütfen hayal etmeye çalışın. Süperdi. Bir çocuk bir eve nasıl uyar diye sorarasanız dördünün birlikte olduğu zamanı yaşamanızı öneririm.

yeni yaşını kaçırdıklarımız ve birlikte kutladıklarımız



2 hafta tatil yapınca malesef bazı sevdiklerimizin doğum günlerini kaçırdık.




Çok sevgili Yaz 1 yaşını kutladı...


Yine 1 yaşını kutlayan Nehir bücürü ile de birlikte olamadık:((





Tiboşumuz da 2 yaşını doldurdu:))






Sınıfımızın çalışkan öğrencisi, Derin bey'in prenses'ler listesindeki 2 numaramız Zeynep Polat'ta bizsiz yeni yaşını kutlayanlardan.Çok söyledik gelin adada kutlayalım diye olmadı.

Ayrıca İpek'in farklı yıllarda doğan yengeçleri Elif ve Ali Efe, çok sevgili arkadaşım Oya 'nında doğumgünlerini uzaktan kutladık. Hatta Oya'ya ulaşamadım. Doğumgünün kutu olsun arkadaşım.

Yarı anneleri olarak sayıldığım sevgili Baha ve Gizem'in doğum günlerini Bozcaada'da kutladık. Tek eksik malesef aramızda olmayan Süha idi. Keyifli bir rakı balık sofrasında pastalarını kestik. Doğumgünü hediyesi olarak aldığımız mp3 çalar'lar ile ikisi de birer müzik canavarı oldular bile. Biri romantik aşk şarkıları isterken diğeri, Duman ve Ceza var mı diye sorguladı.

Bir de 'deniz aşığı' sevgilimin doğumgünü idi. Elbette deniz ürünleri ile kutadık. Mehmet Dayı pastasını aldı. Derin yatmaya gidiyorum, bekleyemeceğim numarası ile taaa 3 kat aşağıdan pastasını taşıdı ve taşların üzerine yaptığı süper bir balık resmi olan hediyesini verdi babasına. Benim hediyem de kesinlikle 'Deniz'le ilgiliydi.

Nice yıllara...

30 Temmuz 2009 Perşembe

bir teşekkür yazısı...


Çok çocuklu bir tatil yaptık ve döndük. Eğlenceli 2 hafta geçirdik ama geldiğimizden beri akşamları saat 10.30'da uyumaya başlayınca çok yorulmuşum, dinleniyorum diye bir yorumum oldu:)) Tekrar "lost" olup kendime gelirim sanırım. Ama ne olursa olsun tatile en az 2 hafta gidilmeli diye düşünüyorum. Birinci haftadan sonra beyin ancak tatilde olduğunu algılıyor.





Mazıköy...



Bizi misafir eden ve bizimle tatilimizi paylaşan tüm arkdaşlarımıza buradan kocamaaaaaaaaaaan bir teşekkür.

Sevgili tatlı cadım Elif'e ve Şeref'e, Mehmet Dayı'mıza , Bozcaada'nın Gül'ü ve Tina'sına ve elbette Jean Pierre'e, son olarak da İstanbuldan bize katılan; Selnur-Ahmet ikilisi ile Elvan'a...


Önce Elif ve Şeref'le hasret giderdik. Gerçi yanlış anlamam sonucu bir hafta önce gittik Elif'lere ve ailecek geçirecekleri tatili biraz berbat ettik, hatta arada 2 gün Mazıköy diye bir cennet'e de gittik yalnız kalsınlar diye ama aslında böyle olması çok da kötü olmadı dedik sonunda. Elif uzun zaman sonra 'kendi' alkol sınırını aştı, inanılmaz bir durum:)) İnceburun plajında denize girmek ayrı bir keyifti; muhteşem bir deniz! Barbekü uzmanı Şeref ve Bahadır'ın sayesinde hem et, hem bolca balık yedik. Üstelik balıklar Bahadır'ın zıpkınındandı.



Zaten Bahadır'ın vurduğu balıklar tüm tatil halkının protein deposunu full'ledi. Nefesine sağlık sevgili:))






Mehmet dayı gerçekten abarttı, sebze çorbasından, diş fırçasına kadar 5 yıldızlı otel konforu ve hoş sohbetiyle ayrı bir tat kattı tatilimize.













Bozcaada ayrı bir alemdi; bol alkollü içki kokteyl'i misali. Zaten Gül ve Jean Pierre ile farklı olması imkansız. Özel plajımızda, muhteşem bir gökyüzünün altında çok iyi vakit geçirdik.


Aynı evin içinde 5 çocuk ve 5 büyüğe gösterdikleri sabır nedeniyle kiraladığımız evin sahipleri Şakir Bey ve Selma Hanım da kesinlikle teşekkürü hak etti. Ayrıca 'pişi' diye bir hamur kızartma çocukların favorisi olurken nefis ev şarabı ve naneli poğaçalara da biz bayıldık. Selnur ve Ahmet'in sabır ve sakinliğinden hepimize biraz geçsin dileğinde bulunduk. Elvan kahve ve yemek konusundaki ustalığını - sakatlanmış koluna rağmen- yine gösterdi.


Darısı gelecek sefere ve henüz tatile gidemeyelere...

















































































































































28 Temmuz 2009 Salı

Bulutlar ağlamasa yeşillikler nasıl güler? Mevlana


Bir 19 mayıs tatilinde tanıştı Derin en iyi arkadaşlarından biri sevgili Murat Çakar'la. Koker'in kocası olarak hayatımıza girdi ama hem Derin'in en iyi arkadaşlarından biri hem de zorda kalsam yanımda olacağından emin olduğum bir dost...
Derin'le ilk tanıştıkları gün birlikte kahvaltıya gitmiştik. Bir insan böyle bir afacanla bu kadar mı sabırla oynar ve ilgilenir. Birlikte ele ele dolaşıp, çimlerde yuvarlandılar, kayalıkları keşfe gittiler, tekneler üzerine sohbet ettiler ve ben de sanki hiç çocuğum yokmuşçsasına süper bir gün geçirdim. Yaz'ın doğumu ile birlikte buluşmalarımızda görev tanımı biraz şaştı ama! hala Derin'in süper arkadaşlarından biri. Yaz biraz daha büyüsün bu 3'lü epey eğlenecek sanırım.
Bu gülen yüzlü arkadaşımızı bugün doğum günü. Seni çooooooooooooooooooooooook öpüyoruz sevgili Murat. Nice yaşlara:))

6 Temmuz 2009 Pazartesi

çadır macerası nasıl sonlanacak acaba?















Macera tutkunu bücür Derin bu akşam çadırda kalıyorrr. Çok heyecanlı di mi? Neler olacak merak ediyorum. Geçen sene bir ara sitedeki tüm yaşıtlarını toplayıp bahçede çadır kurmuşlardı, tam bizim karşımıza. Orada uyuma konusunda da çok kararlıydı ama diğer çocukların aileleri izin vermeyince suya üşmüştü planı, çok da üzülmüştü, o günden beri ne zaman kamp yapacağız diye sorup duruyordu Bahadır'a. Keşke orada olsaydımmm:(



ateş başımda duman


Son ateşlenmesinin üzerinden oldukça uzun zaman geçmişti. Bir 29 Ekim bayram tatilini 40 ve üzeri ateşle geçirmiştik. Perşembe sabahı işe geldikten sonra çok zaman geçmemişti telefonum çaldı; "ben seni çok özledimmm anneee" diye ağlarken duyunca kuzcuğun sesini pek üzüldüm. Neyse çok çaktırmadan sakinleştirmeye çalıştım. Meğer çocuğun ateşi yükselmiş. Neyse yakın olduğu için ve köprüdeki trafik vs nedeniyle Kavacık'ta bir doktora gittiler Bahadır'la. Mikrobik bir durummuş, antibiyotik kullanmamız gerekiyormuş:(( Halbuki çoook uzundur antibiyotik almıyordu.
Bir arkadaşım bir tek tarihi geçen ilaçları atarken hiç üzülmediğini söylemişti. Gerçekten öyle, tarihi geçene kadar kullanmana gerek yoksa sağlığın yerinde demektir.
Neyse o gece sabaha kadar ateşini düşürmemiz mümkün olamadı. Nasıl da nazlı oluyor kendisi hastalanınca. O gece fotoğraflarını çekerken çok şekerdi ama, tüm mutsuzluğu suratına yansımıştı. Buradaki fotoğraflar eski, 2005 yılında bir rota virüsü bizi hastanelik etmişti. Perşembe geceki fotoğraflarını daha sonra ilave ederim. Ama ilk safhayı atlatıp ilaçların etkisi geçene kadar çok korkunç oluyor sonra bir anda canlanıyor bücür. Yine öyle oldu bütün gece 40'larda seyreden ateş ertesi sabah vapura binip anneanneye giderken sanki hiç olmamıştı. Oysa sabah 07.00 gibi düşmüştü ateşi. Cuma akşam tatile gideceklerdi, akşama kadar soru işaretleri ile geçti. Cuma gün içinde çok yükselmedi ateş, sonra ishale döndü. Ben nasıl gideceğim bu halde acaba derken, "bez bağlayalım istersen" dediğimde çok komikti; "Şaka yapmaaaaa anne" diye susuturdu beni. Sorunsuz geçmiş yolculukları. "Ben seni çok özlüycem kuzucum" diyince beni sakinleştirmeye çalıştı, "Sadece 7 gün anne merak etme, ben seni ararım her gün, zaten çabuk geçer" diye bir de teselli etti! 2 gün geçti ama özledim gerçekten:(