28 Ağustos 2009 Cuma

Bir yıl daha bitti...









Bu resimler çekileli tam 12 yıl bitti. Bugün evliliğimizin 13 yılına giriyoruz. Nasılda koşturmuştuk, tek hayalimiz Malta'ya gidip güneşin altında uyumaktı. Bir gün önce Coca-Cola için yaptığımız bir tanıtım filmini sunumunu yapmıştım. Bir taraftan da evi bitirmeye çalışıyorduk.

Bugün saçımı kestirmeye gittim, orada da konuştuk; hani gelinler önce saç, makyaj için prova yaparlar, işte gelinlik provası filan olur ya ben onların hiç birini yapmamıştım. Çocuklar söylüyor bugün, tek başıma gidip saç ve makyajımı yaptırıp bir taksiye binip gitmişim, gelinlik için de Aytaç Abla'ya sanırım bir kez gidebilmiştim, ölçülerimi almıştı. Davetiye için kullandığımız fotoğrafı bir öğle tatilinde sevgili Erkul'la gidip Bahadır'ın ofisinde çekmiştik. Üzerindeki gömlek Erkul'un. Fotoğrafları Hakan çekmişti, hala filmlerini arıyor!

Nasıl da geçiyor zaman. Hüzünli, neşeli,gülerek, ağlayarak çoooook uzun yıllar geçirdik. Derin cücesini de aramıza katarak aileyi tamamladık. Ne diyelim, Nice yıllara sevgilim:)

Aleyna cadısı nice yıllara...









Bu küçük cadı benim ilk göz ağrılarımdan biri. Derin doğmadan önce bir haftadan fazla, bizim evin dik yokuşu ve kar, kış nedeniyle beraber komün hayatı yaşamıştık. Doğduktan sonra Derin'i kabullendi ama uzunca bir zaman Derin'i bir kenara koyup kendisiyle oynamam konusunda ciddi bir baskısı oldu üzerimde bu cadının. Bir de tabi doğum günü bizim evlilik yıldönümümüz olduğundan hastaneye geç kalarak annesinden de bir fırça yemiştik. Derin kendisini tanımayanlara kuzenim diye bahseder hep. Aleyna'nın bugün doğum günü. Nice yıllara 'cadı'cım. Seni çok seviyorum tatlı cadı'm. Kucak dolusu sevgiler.


27 Ağustos 2009 Perşembe

"En uzak mesafe ne Afrika'dır,
Ne Çin, Ne Hindistan,
Ne seyyareler
Ne de yıldızlar geceleri ışıldayan…
En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir..
Birbirini anlamayan…"

Anlaşılmak için ne yapmalı, defalarca söylemek ve yazmak dışında, nasıl anlatmalı. Bu konuyu çözsek tüm ilişkileri çözeceğiz sanırım

21 Ağustos 2009 Cuma


Bizler öyle yaratıklarız ki bazen melekler insan olmadıklarına üzülürler. Bazen de şeytanlar insan yaratılamadıklarına sevinirler.

Hz
Mevlana...

18 Ağustos 2009 Salı

Mimlenmişim, mimliyorum o zaman!

1. Neden blog yazarsınız?

Blog furyasına katılma sebebim Sibel'in ta kendisi.

Aslında yapabilir miyim onu görmek istedim.

Bir de insan çabuk unutuyor. Geçmişe bakınca kendimle ve çocukluğumla ilgili çok fazla hatırladığım bir şey yok, hatta çok fazla resmim bile yok; malum ilk çocuk değilim, eee bizim annelerimizin de o dönem aman da ilk tuvalete gidişin, ilk adımların vs gibi kaygıları da olmamış. Dolayısıyla Derin cücesi içn farklı olsun, O nasıl olduğunu anlasın istedim. Öyle aman dolu insan beni izlesin gibi bi kaygım da yok, kendi kendime takılıyorum biraz.

2. Son zamanlarda vakit ayıramadığınız bir uğraş?
Dalışı çok sevmeme rağmen Bahadır'ın zıpkına başlamasının da etkisiyle belki de vakit ayırmadığım bir uğraş haline geldi. Biraz hüzünlü aslında benim için. Tüm ameleliğine rağmen çok seviyorum denizin altını.

3. Hayatınızda iyi ki yapmışım dediğiniz 3 şey?
İyi ki şanslı bir insanım. Neden şanslı olduğum bana kalsın.
İyi ki 'polyanna' olmuşum yoksa hayattaki bazı durumlar ve insanlar çekilmez olurdu.
İyi ki bu işi seçmişim ve reklamcı olmuşum, yoksa sıkıcı bir finansçı da olabilirdim.

4. Mutfakta en sevdiğiniz uğraş?
Kek yapıp kokusunun tüm eve yayılmasını severim. Bahadır hep benden daha iyi oldu mutfakta ama olan malzemeyle uydurmayı severim, makarnada da iddialıyım.

5. En sevdiğiniz üç yemek?
Her türlü balık, Çin yemeği ve makarna.

6. Giyim konusunda abarttığınız eşya?
Bir kadın klasiği ama ayakkabı. Çok uzun zaman tutku halindeydi ama artık değil.

7. Çocuklarınıza nasıl hitab edersiniz?
En çok cüce ve bücür


8. Sizi anlatan bi resim?


Şu aralar derin'lere dalıp kaybolmak istiyorum.










Şimdi paslıyorum,

tabi yapmak isterseniz :)

17 Ağustos 2009 Pazartesi

Para mutluluk getirir mi?

Bir arkadaşımdan geldi paylaşmak istedim. İlginç bir yazı.

Modern dünya, sadece 'daha zenginlerin' , 'daha az zenginlerden' biraz daha mesut olduğunu, bu saadetin de 'üstünlük' hissinden kaynaklandığını ve uzun sürmediğini keşfetti!

Temel ihtiyaçları karşılandığı sürece, daha fazla para ekstra bir mutluluk getirir mi? Kim, niye mutlu oluyor? Time dergisinin son sayısı, birçok bilim adamının bu konuda yaptığı araştırmalardan çıkan ilginç sonuçları konu alıyor.

Mutluluk, bizim sandığımız etkenlerden çoğuyla hiç bağlantılı değil!

Para? Hiç alakası yok! Eğitim? Hiç etkisi yok! Zekâ? Aynı şekilde! Gençlik? Bilakis! Yaşlıların hayattan gençlere göre daha çok zevkaldıkları ve depresyona daha az meyilli oldukları kanıt lanmış! Evlilik? Araştırmalara göre, evli insanlar bekârlara göre biraz dahamutlu olsa da, bunun sebebi zaten mutlu olmaya meyilli insanlarınevlilikleri daha kolay yürütmesiyle ilgili olabilir! Güneşli havalar? Hayır! Amerika'nın bol yağmurlu bölgelerindeyaşayanların Kaliforniyalı lara göre daha depresif olmadığı kanıtlanmış!

O zaman insanları mutlu eden ne? Bulgulara göre dini inanç insanların mutluluğunu artıran önemli bir etkenmiş. İnanan insanlar zorluklara karşı daha kolay göğüs geriyor ve daha iyimser oluyorlarmış.

Arkadaşlar, mutsuzluğa karşı müthiş bir ilaçmış! Ahbapları,dostları,aileleri ve çevreleriyle daha yakın ve sık ilişki kuran insanlar karamsarlıktan uzak kalmak için en etkili formülü bulmuşlar.

Bu arada, mutlu olmak için bir grup psikoloğun kullandığı 'gün inşa etme' metodundan bahsetmek lazım. Denekler bir gün önce dakika dakika ne yaptıklarını hatırlayıp, bu aktivitenin onların açısından mutluluk düzeyini birden yediye kadar işaretliyorlar. Bu test 900 kişide uygulanıyor. Sonuçlar ilginç...

En çok mutluluk veren aktiviteler, arkadaşlarla sosyalleşme, evde yatıp gevşeme, dua etme ve yemek yeme... Bunları spor yapma ve televizyonseyretme takip ediyor.

Tuhaf ama 'çocuklarla ilgilenmek' listenin en altlarında, ev işinin bir sıra üstünde yer alıyor! Çoğu insanın hayatında mutluluğunun kaynağı olarak gördüğü çocukların, günlük hayatın mutsuzluk sebeplerinden biri olması ilginç! Demek ki, mutlu ettiğini sandığınız her şey mutlu etmiyor! Ancak, günlük hayatta insanı sinirlendiren, geren, mutsuz eden ufak tefek olaylar, hayatın genelinde mutluluk kaynağı olabilirmiş! Sürekli şikayet ettiğiniz stresli işiniz, hayatınızın en önemli rengi olabilir örneğin.

Psikologların bu konuyla ilgili edindiği farklı bir bulgu da: 'Sonların gücü'! Sözgelimi, sizi çok mutlu eden bir ilişki, son bir haftasında berbat kavgalar ve gözyaşı dolu bir ayrılıkla sonlanıyorsa, bütün hayatınız boyunca o ilişkiyi kötü hatırlıyorsunuz! Bu konu, kolonoskopi yaptıran bir grup insan üzerinde test edilmiş.Kolonoskopi, bağırsaklarla ilgili rahatsız edici, biraz acılı bir muayene metodu. Bir grup hastaya standart kolonoskopi yapılmış. Diğer grupta ise kolonoskopi aleti, muayeneden sonra 60 saniye hareketsiz bırakılmış. Hastalara acı veren bölüm aletin hareketleri olduğu için, uygulama 60 saniye daha uzun sürdüğü halde,muayenenin sonu 60 saniyelik acısız bir zaman dilimiyle bittiği için,ikinci gruptaki hastalar, uygulamayı, ilk gruba göre daha az rahatsızedici bulmuşlar!
Peki, herkes mutlu olabilir mi? 1996'da yapılan bir araştırmaya göre,bir insanın hayatından memnun olması, yüzde 50 oranında genetik yapısına bağlı! Genler neşeli, rahat bir kişilik yapısını, stresle başa çıkma kapasitesini, depresyon ve endişeye mehili yönlendiriyor! Eğer bir insan genetik olarak mutluluğa meyilliyse, başına berbat şeyler de gelse,hatta kaza sonucu bir uzvunu bile kaybetse, zaman içinde, eski mutluluk seviyesine ya da ona yakın bir noktaya dönebiliyor!

Ne para, ne aşk, ne güneş, ne gençlik. Yaptığınız işi sevip, o işe bütün konsantrasyonunuzu ve enerjinizi severek vermek de,mutluluğun formüllerinden biri. Marangoz olsanız da, doktor olsanızda böyle. O kadar araştırma, kolonoskopide ekstra 60 saniyeye katlanan denekler (!), yazışmalar, toplantılar, istatistikler: Mutlu olmak için çalış, iyilik yap, şükret!
Peki biz işimizi her şeye rağmen sevmek için elimizden geleni yaparken bu işi hiç sevmeyen insanların negatif enerjisini ne yaparız, bu konuda bir araştırma bilen varsa buyursun!

14 Ağustos 2009 Cuma

li li li li...

Li li li li muck papatya dilli muck ana dilli muck baba dilli muck kız seninnn adın kaç harfli ? 5 1...2...3..4...5... ilk kez duydum bunu tatildeyken, şu anda bu yaş grubunun oynadığı oyunlardan biri imiş. bilmeyenlere duyurulur.

Sevgili Köker'le ilk derinlemesine sohbetlerimiz bir Evyap çekiminde başladı. Hani insan kendisiyle aynı ismi taşıyan kişilere sempati duyar ya başta zaten ilk tanıştığımızda da ısınmıştım kendisine, ama o çekimle birlikte aramızda farklı bir bağ oluşmaya başladı. En azından benim için:) Gittikçe de derinleşti. Sonra ailecek bir kahvaltıya gittik. Muhteşem bir gün geçirdik. İşten uzak, kendimiz olarak. Sonrası kendiliğinden geldi.

Hayatımda tanıdığım en pozitif, sıcak, neşeli, keyifli insanlardan biridir kendisi. Bugün doğum günü. Kendi doğum günüm gibi heyecanlıydım bu sabah. Nice yıllara sevgili Deniz.
6,5 yıldır tanışıyoruz, birlikte çok vakit geçirdik, çok şey paylaştık. Kimi işimizle, kimi özel hayatımızla, kimi çocukla, kimi kendimizle, kimi gelecekle ilgili sohbetler yaptık. Bazen çok güldük, bazen çok şaşırdık, bazen duygulandık, bazen de çok kızgın olduk. Ama hep içten olduk. İş nedeniyle tanıştığım ama bugün 'dostum' dediğim az sayıda insandan biri kendisi. Seni çoooook seviyorum Koker'cim. İyi ki doğdun, iyi ki varsın.


13 Ağustos 2009 Perşembe

Bu da mutfaktan püf noktaları...



Makasınızı bilemek istiyorsanız,zımpara kağıdı kesin.


Üst üste koyduğunuz bardaklar yapışıp çıkmıyorsa bir leğenin içerisine koyun.Üstteki bardağın içerisine buz koyup leğenin içerisine yavaş yavaş sıcak su koyun.Bardakların kolayca çıktığını göreceksiniz.

Plastik ve cam eşyalarin üzerine yapıştırılan etiketlerden kurtulmak için etiketin üzerine yemeklik margarin sürün ve 15 dakika bekletin.Bir bez ile ovalayıp yıkayın.Üzerinde hiç bir leke ve çizilme oluşmayacaktır.


Buz kalıplarınızı su ile doldurmadan önce bölmelere portakal,limon ve dilediğiniz meyve parçacıkları yerleştirirseniz dekoratif buzlar elde etmiş olursunuz.


Yeni bir tava satın aldığınızda ilk önce içinde bir miktar sirke kaynatın.Bu işlem ilerde kızartmalarınızın tavaya yapışmasını önleyecektir.
Cevizlerin kabuklarını kolayca açabilmek için onları bir gece tuzlu
suyun içerisinde bekletin.Böylece içleri de dağılmayacaktır.








Unlarınızın böceklenmemesi için,un kavanozunun içerisine bir adet defne yaprağı koyun.

Büyük miktarda patatesiniz var ise torbanın içerisine bir adet elma koyun.8 hafta boyunca filizlenmesini ve büzüşmesini önler.


Kabarık bir omlet yapmak istiyorsanız,bir çorba kaşığı suyun içerisine bir çay kaşığı mısır unu karıştırın. Hazırladığınız karışımı yumurtaya ilave edin.Böylece kabarık bir omlet yapmış olacaksınız.



Sarımsaklarınızı her zaman elinizin altında hazır bulundurmak istiyorsaniz kabuklarını soyduktan sonra bir kavanoza doldurup üzerine zeytinyağı koyarak muhafaza edebilirsiniz.Ayrıca bu yağ yemeklerinize, salatalarınıza ayrı bir lezzet katacaktır.


Soğan,sarımsak kesmeden önce parmaklarınıza limon suyu sürerseniz,istemediğiniz kokulardan kurtulmuş olursunuz.


Peyniri kolay rendelemek için,15 dakika buzlukta bekletin.





Fırında tavuk kızartacağınız zaman bir limonu ikiye bölün,yarısını tavuğun üzerine bastırarak iyice sürün.Diğer yarısını ise tavuğun içerisine yerleştirin.Tavuğunuz nar gibi kızaracaktır. 2 Çorba kaşığı yoğurdu,sulandırılmış 1 çorba kaşığı salçayı ve birazda zeytinyağını derin bir kabın içerisinde karıştırın.Fırına koymadan önce tavuğun her tarafına sürün.Çok daha lezzetli olacaktır.


Kızartma kokularının bütün eve yayılmaması için yağın içerisine 1-2 dal maydanoz atın.



Gözlüğünüzün vidası çok çabuk çıkıyorsa vidayı takmadan önce,vidanın gireceği deliğe renksiz oje damlatın.Vidayı öyle takın.

Satın aldığınız ayakkabılar ayağınızı sıkıyor ise
onları bir kaç dakika buhara tutun.


Halıdaki sigara yanıklarından,­yanık­ y­er­ler üzerinde zımpara kağıdı ile dairesel hareketler yaparak kurtulabilirsiniz.



Mobilyaların yerlerini değiştirdiğinizde halıların üzerinde iz bırakır.Bu izleri yok etmek için izlerin üzerine bir parça buz koyun ve erimesini bekleyin.Daha sonra üzerinde elektrik süpürgesini gezdirin.İzden eser kalmadığını göreceksiniz.
Ütü yapmayı kolaylaştırmak ve süreyi azaltmak için ütü masasının kılıfının altına alüminyum folyo koyun.Sıcağı geri yansıtacağından ütü yapmak daha kolay olacaktır.

Dirsek ve topuklarınızın sertleşmesini istemiyorsanız,bir dilim limon ile ovun.Böylece yumuşacık olacaklardır. Lambalarınızın üzerine kullanmadığınız kokularınızdan veya biraz vanilya sürerseniz,lambalarınızı yaktığınızda mis gibi koku yayılacaktır.(Fazla sürmeyin.)






12 Ağustos 2009 Çarşamba

Öyle bir heyecan ki sanki hiç bitmeyecek. Bu cüce doğduğunda da böyleydi 2 yaşında da böyleydi, şimdi de böyle, sanırım 40 yaşında da böyle olacak. Bir şeyleri ararken buldum bu video'yu. Nasıl ne yapacağını bilemez şekilde büyük bir heyecanla önce kay kay'ı kullanmış, arkasından eline bir şey alıp bırakmış o kadar hızlı yapmış ki ne olduğunu göremiyorsun bile, sonra da top oynamaya geçmiş. İnanılmaz!

Son zamanlara çok tartışır olduk şimdikilerin tüketim çağının ucuz tuzaklarına kapılıp her şeyi çok çabuk tükettiğini.Aslında Derin'deki bu heyecanı seviyorum, sadece sabır kavramını öğrenmesi için daha çok fırın ekmek yemesi lazım, tabi bizim de...

4 Ağustos 2009 Salı

lulapark'ta olmaaaaaaak.













Şu anda yeniden Cuma akşamına dönmek, "lulapark"ta olmak ve en çok nerde daha çok eğlendiğime karar vermek istiyoruuuuuuuuuum ve suratımda da kesinlikle böyle muzur bir ifade istiyorummm. istiyorum da istiyoruuuum.