30 Ekim 2009 Cuma



Ge
rçekten madalya almış bir bücürle karşı karşıyasınız. Daha önce yazmıştım, Derin artık cumartesi ve pazar günleri buz hokeyi ve yüzmeyi arka arkaya yapıyor. Buz hokeyinden de inanılmaz keyif alıyor. Ben sporumu buldum diye bir tanımlaması var. Metrocity'nin üst katında iceeporto'ya gidiyoruz. Hem Deniz Hoca hem de Cüneyt Hoca süperler. Dün 200 kişinin katılımı ile Minikler Cumhuriyet Kupası düzenlediler. Çok keyifliydi. Müzik günün sonunda başımızı ağrıttı ama Derin'in aldığı keyif gözlerinden okunuyordu. Henüz kıyafetleri gelmediği için maça çıkamadı ama en kısa zamanda o da olur sanırım. Bu arada buz hokeyi çok keyifli bir spor, izlerken çok eğlendik. Çılgınlar gibi bağırıyorduk. En kısa zamanda büyükler liginde bir maça gitmeye karar verdik.


İşte bu da takımımız...

28 Ekim 2009 Çarşamba

iyi bayramlar...

Bu sabah kalktığında Simsim'e "biliyor musun yarın Cumhuriyet Bayramı kızım" dediğinde çok mutlu oldum. Cumhuriyet heyecanını yaşıyor olmasına çok sevindim. Sabah Alem FM'de Nihat Sırdar 10. yıl marşını çaldığında radyonun sesini sonuna kadar açtık, bağırarak söyledik hep beraber.



2005 yılından yukarıdaki fotoğraflar. Yarında törenlerle kutlayacağız. Ağaç yaşken eğilir... Anlamaz demeyip en küçükten itibaren aşılamalı Atatürk sevgisini, yurt sevgisini. Bu vatan böyle kurtulacak.



Hepimizin Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun. Nice Bayramlara...

22 Ekim 2009 Perşembe

İyi olduğunuz için herkesin size adil davranmasını beklemek,


vejeteryan olduğunuz için boğanın saldırmayacağını düşünmeye benzer ;)

20 Ekim 2009 Salı

endişelerim var!

Bir kaç gündür özellikle daha asabi haereketler sergileyen bücürle dün akşam dönüşte biraz sohbet ettik.

Meğer bizim cücenin endişeleri varmış. Evet genel olarak konulardan haberdar ama 7 yaşında bir çocuğun ekonomik krizle, kürt açılımı ile ya da diğer konularla ilgili endişesi olacak hali yok ya maksimum bir oyuncak istiyordur, doğumgününe kadar bekleyecek sabrı yoktur vs diye düşünüyor insan. Ama hayır 2. sınıfa geçmiş, her yerden ödev yağıyormuş, spor yapmaktan da keyif alıyormuş ve bütün bunları nasıl aynı anda yapacağı ile ilgili endişe duyuyormuş. Dün öğle yemeğinde sohbet ediyorduk, etraftan da duyuyorum, karşılaştırıyorum. Yok öyle endişeleneceği bir ödev konusu yok aslında. Bu sene fransızca da dikte ödevi veriyor Ece Öğretmen, bu hafta spor dersi için bir performans ödevi var, Şükran Öğretmen de hafta sonu bir matematik ödevi vermişti ama öyle sonsuz bir şey görünmüyor.

Bu arada uzun zamandır Derya( pedagog) ile de görüşemediği için de endişeliymiş!. Bunların üstesinden gelebileceği eskiye göre biraz daha fazla çalışması gerektiğini söyleyerek rahatlatmaya çalıştım ama en kısa zamanda Derya ile de randevu alacağımı belirttim.

Neler oluyor yahu? !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

okyanus dünyası!


Sevgili Selnur'un muhteşem takip yeteneği sayesinde 20 gündür bekliyorduk. Cumartesi akşamı bir su kaplumbağasının okyanustaki yolculuğunu 3D farkı ile anlatan ve 3 boyutlu sinemada ilk uzun metraj belgesel olma özelliğini taşıyan Okyanus Dünyası filmini izlemeye gittik. Hepimiz bayıldık:)

Su altına ilgi duyuyorsanız, dalmaktan korkuyor ama dalışı merak ediyorsanız, çocuklarınıza nesli tükenen deniz canlıları ile ilgili biraz bilinç aşılamak, iyi vakit geçirmek istiyorsanız mutlaka görmenizi tavsiye ederim.


Efsane kaptan ve dalgıç Jacques-Yves Cousteau’nun oğlu Jean-Michel Cousteau’nun önderliğinde, Jean-Jacques & Francois Mantello yönetmenliğinde
25 keşif yolculuğunda 3D kameralar ile 200 saatlik çekim ile tam 7 yılda çekilmiş film.


Film 3 b
oyutlu olarak 4 çocukla izlerseniz daha da keyif alabilirsiniz.Ya deniz analarını yakalamaya çalıştılar ya da köpek balıkları gelirken bizim kaplumbağa için endişelendiler. Şaşkınlıktan ağızları açık kaldı. Su altındaydılar film boyunca yani.



Benim
en sevdiklerimden biri deniz inekleri oldu. Deniz inekleri otoburlar ve deniz otu, yosun, diğer su bitkileri ve bazı suyun üstüne sarkan ağaç yaprakları ile besleniyorlarmış. Bir günde 90 kg civrında yiyorlarmış ve sonra da hazımsızlık yaşıyorlarmış:) O yüzden de geviş getiriyorlar.



Deniz ejderhalarına da bayıldımmm.



Nasıl muhteşem görünüyorlar di mi? Sonra benekli vatoz vardı. o da süperr. Gerçek bir beşiktaşlı gibi görünüyor.

Gerisini de filmde keşfedin artık.



19 Ekim 2009 Pazartesi

büyüklerin dünyasını yaşayan küçükler...


Clubpenguin.com 7-10 yaş grubunun şu sıralar favori sitelerinden biri. Oldukça da keyifli bir site. Derin bir süre önce siteye üve olup mavi bir penguen sahibi olmuştu. Hafta sonu programdan ölmüyorsak ve de evdeysek takılıyor siteye. Ama geçen hafta itibariyle anladım ki olayların boyutu büyüyor.

Sırma aradı geçenlerde ama meğer Lila Derin'i arıyormuş. Derin'i arayıp verdim Lila'nın telefonunu. Konuşmuşlar. Akşam neler oluyor diye soruşturunca öğrendim ki Lila kendi şifresini vermiş Derin'e. Lila paralı üye, Derin değil. Paralı üye isen yapabileceklerin farklılaşıyormuş. Ne yapacaksın Lila'nın şifresini dedim. Lazım dedi, peki dedim, sormadım. Hatta itiraf etmeliyim ki eğlendim konu ile ilgili.

Cumartesi günü yine Lila Derin'i aradı. Bu sefer arabadayız, konuşmayı duyuyorum. Derin yemin ediyor "valla ben girmedim" diye, Lila " O zaman Can yapmıştır" diyor. Evini dağıtmış biri. kapatıyorlar. Şaşırıyorum. Ama bu şaşkınlık birazdan duyacaklarımın yanında hiç bir şey. Herkes birbirine şifresini veriyormuş, böylece birbirleri ile de görüşebiliyorlarmış. E güzelmiş diyorum önce.

Lila ve Leyal clubpenguin'de evlenmişler! Lila'nınn çok güzel bir evi olmuş. Hımm peki!...
Leyal'in kocası evi terk etmiş!, çocuğu varmış!, şimdi çocuk babasız kalmış!, Derin çocuğa bakarmıymış diye sormuş Leyal!!!!!!!!!...

Küçük dilimi yutmak üzereyim. Bu çocuklar henüz 7 yaşındalar. Şimdi bunlardan bahsediyorlarsa, büyüdüklerinde ne yaşayacaklar merak ediyorum! Bizimki daha düzgün üye diyemiyor, üve diyor ama belli ki aralarındaki konuşmaların boyutu başka. Yardıımmmmmmmmmmm edin diye bağırmak istedim. Şimdilik paralı üye olamsına izin vermiyoruz da ya sonra?

15 Ekim 2009 Perşembe


Aaaa arada fotoğrafla karıştırıken gördüm.

Ağustos sonunda bir hafta sonu yine Bozcaada, Çanakkale tarafındaydık. Cuma akşam 16.00 gibi yolaçıktık, pazar gecesi döndük. İşte karelerle özlediğim hafta sonu:

Bayılıyorum o tarafa, özellikle Gelibolu ve Bozcaada tarafında inşallah bir gün bir evimiz olacak.

Bu arada yolunuz düşerse Çanakkale İntepe'de mutlaka kahvaltı yapın. Olağanüstü güzellikte...Bir tarafta muhteşem bir manzara, diğer tarafta yeşillikler içindesin, yemek süper! O tarafta otursam asla hafta sonu evde kahvaltı hazırlamazdım.Üstelik buraya göre de ucuz ötesi diyebilirim.



Truva'yı da ziyaret ettik...




müzeye de gittik...





deniz muhteşemdi, sohbet, muhabbet boldu, yemekler nefisti, özlemle anıyorum.



Henüz kışlık ayakkabılara bile geçmedim, sonbaharla kış arasında doğmuş bir çocuğum ama sanırım şimdiden yazı özledim:)

yaratıcılık...

Cd'yi bulmuş, ne yaparım diye düşünmüş ve bu korsanı kendisi tek başına anneanede yapmış, inanamadım. Çok şeker olmuş bence:)


Bu kelebeği de okulda yapmışlar:)

before&after karizma mevzusu...



Saç bir çocuğu ne kadar farklılaştırabilir demeyin. Sadece yarım saat arayla çekilen bu fotoğraflar arasında karizmada ciddi değişiklik oldu. Kış döneminde malesef okul nedeniyle saçları kısaltıyoruz. Oysa yaz boyunca ne güzel uzamış güneşten renkleri açılmıştı. Gerçi ben öyle çocukların istediği gibi takılabileceği fikrinde değilim, saçta da kıyafette de bir disiplin olmalı diye düşünüyorum.

Pazar günü Şükran Öğretmeni verdiği bir ödevde kendinizi anlatır mısınız diye bir soru vardı. Derin kendini tanımlarken, 7 yaşında olduğunu, karizmatik olduğunu!, hayvanları ve sporu çok sevdiğini, hobileri arasında yüzme, buz hokeyi, kitap okuma olduğunu ve reklamlarda oynamaktan keyif aldığını yazmış. Kendi karizmasının saçlarla değiştiğinin bilincinde ama bu haliyle de kendini karizmatik buluyormuş yani.

Son 2 senedir yüzmeye giden ve yüzmeyi daha doğrusu suyu çok seven bücürcan'ın artık yeni bir spor dalı daha var. Buz hokeyi! Haydaaa, nerden çıktı diyeceksiniz bu da şimdi ama tamamen tesadüf. Ben tesadüflere çok inanırım.Okul toplantısı sonrası Derin'le Boyner'den ayakkabı bakmak üzere Metrocity'e gittik. Sanırım 3 yaşından beri kayak'a gitmek isteyen ama bunun yerine sadece geçen Şubat ayında Metrocity'de 2 kez buz kayağı dersi almış biri olan cüce "anne lütfen, birazcık kayıyım mı hoca da istemiyorum hem, kendim yapıcam" diyince kıramadım.

Gör
düğünüz üzere üstünde şort ve t-shirt ile neredeyse -10 derece olan ortama girdi ve kendi çapında yürümeye başladı. Sonra filmde de göreceğiniz üzere 10 yaşlarındaki bu arkadaşımız buz hokeyi antremanına geldi ve Derin'in gözler anında büyüdü. "Anne, bundan bende yapmak istiyorum" dediğinde gidip o arkadaşla konuşmasını söyledim. Çocukta sanırım doğuştan hoca. Yaklaşık 1 saat boyunca Derin'e sopayı nasıl tutacağını ve vuracağını gösterdi. Halbuki öncesinde sahada kayan yaşıtı 4 kızla cool olma halinden ödün vermeden iletişim kurmaya çalışan çocuğum bir 'pak'ın ( buz hokeyinin topunun adı buymuş' peşinde her şeyi unuttu.

"Icessporto" adını verdikleri mekanın yöneticisi Deniz Hoca da isterseniz haftaya gelin deneyin, buz hokeyi milli takımımız var diye anlatınca son 2 hafta sonunda sabah 07.30'da kalkıp 09.00'da Metrocity'de oluyoruz.




İnanılmaz keyif alıyor Derin. Aslında oldukça sert bir spor. Hatta yüzmeyi de bırakmıycam dediğinden geçtiğimiz pazar sabahı 09.00- 12.00 arası full spor halindeydi. Gerçekten yapmasını istiyormuyuz emin değilim ama geçen hafta Deniz Hoca'nın hediye ettiği buz hokeyi sopası ile neredeyse birlikte yatmak istediğinden hevesini de kırmak istemiyoruz tabi.





Göreceğiz bakalım. Bu arada 4 kez gittikten sonra kayması inanılmaz değişti. Pazartesi yüklerim son halini.






22 Eylül'e kadar Kanyon'da "İnsanlık için küçük çocuklar için büyük bir adım" diyerek duyurdukları "Kids on the moon" diye bir etkinlik vardı. Bayramda hasta olmama rağmen Derin çok istiyor diyerek kalkıp Kanyon'a gittik. Ne de olsa her zaman olacak bir olay değildi ay yüzeyinde yürüyor gibi bir uzay simülasyonu yapmak.


Biz gittiğimizde bir grup içeri giriyordu ve üzerlerindeki astronot kıyafetleri zaten Derin'in aklını başından almıştı. Bir saati zor geçirdik ve de kahve boğazımda kaldı resmen. Son 15 dakikayı da hiç gerekmediği halde ne kadar kaldı sorularıyla görevlileri bezdirerek geçirdikten sonra nihayet isimler okunmaya ve sıraya girmeye başladılar. Bücürün gözler parlıyor, bu durumda bende de hastalık filan kalmadı tabi.


Kıyafeti giyen zaten kendini uzayda buluyordu sanırım, birbirini hiç tanımayan çocukların hararetle neler olacağını konuşuyor olmasını izlemek çok keyifliydi. El ele tutuşup önce fotoğrafları bakmaya yukarı çıktılar, sonra kapalı bir mekanda film izlediler, sonra da çok kısa bir süreliğine similasyon yaptılar. Fotoğraf ve film bölümünü beğenmiş Derin Bey ama similasyon bölümünün çok kısa sürmesinden çok şikayetçiymiş. Efendim hani yerçekimsiz ortam yaratacaklarmış, hiç de öyle olmamış. Bu kadar kısa sürermiymiş, o kadar beklemişmiş,vır,vır,vır. Bazen çok vırvırcı oluyor bu adam. Kime benzedi bilmem!


Yalvaç Abi kitapevinden uzayla ilgili bir kitap alıp, biraz da Elit oyuncak'a bakıp uzaydan dünyaya dönmeyi başardık ama sonunda.

14 Ekim 2009 Çarşamba

nasıl yani!


Biraz önce Derin aradı ve aramızdaki konuşma aynen şöyle gerçekleşti:

D: - Anne, şimdi çocuk haberlerinde duydum, bir tane koşu yarışması var ve de yaş sınırı yok. İşte ben ona katılmak istiyorum. Katılabilir miyiz?


Dnz: -Avrasya Maratonundan mı bahsediyorsun canım?

D: - Evet işte Avrasya Maratonu. Ben ona katılıp Boğaz Köprüsünü yürüyerek
geçmek istiyorum.

Dnz:- ! Tamam bi bakalım o zaman ne günmüş ona göre tekrar konuşalım olur mu?


D: Olur. Öptümmm bye.