22 Ocak 2010 Cuma

sabahtan seçmeler,,,

Tintoş diyorum O'na sabahları uyandırırken. Sım sıkı sarılıyorum. Defalarca öpüyorum. Yumuşacıııık. Küçücük elleriyle sarılıyor bana ıııııııh diyor. Ben dalga geçiyorum. Yaklaşık bir 5 dakikamız öyle geçiyor.

Bazen fırlayıp kalkıyor bazen bu sabah olduğu gibi bir şeyler mırıldanıyor. Anne, bi dakka bi soluklanayım dedi bu sabah mesela. Her sabahımız bir başka macera. Sabah ve akşam sohbetlerimiz olağanüstü. Neler neler konuşuyoruz. Bu sohbetlerin bir bölümü yataktan kalkma sırasında bir kısmı da araba yolculuğumuzdan;

Bugün karne alma heyacanı ile çıktı yataktan.
- Gitme istersen, nasıl olsa öğlen çıkacaksınız, boşuna yorulma.
- S
açmalamaaaaa anne.
- Ders var mı ?
- tabiii ki derssiz olur mu?
- Karne hediyesi alırsın di mi?
- Ne hediyesi yahu, o neymiş öyle ?
- Anneee, ama Mehmet Dayı hep alıyor bak. Sen de alıcan di mi?
-
Lila bana aşıkmış!!!
- Hı! Haaaa! E güzel. Sen de O'na aşık mısın?
- Adagolissss! Bana Hasan'la haber gönderdi. Ben kimseye aşık değilim aslında. Lila ile evlenmiycem.
- O'lum daha ne evlenmesi dur daha bu yaşta evlenip ne yapacaksınız? Yani senden Lila'dan hoşlanıyorsan daha yakın arkadaş olursunuz.Nasıl biri sence Lila?
- Sevimli, şirin, hayal gücü geniş.
- İyi işte birlikte hayal gücünüzü genişletirsiniz!

Şimdi karne hediyesinden çıkıp ne zaman geçtik aşk konularına derken zaten konu ordan da değişmiş oluyor. Hıza yetişmek mümkün değil yani. Ama çoook keyifli.


nice yıllara Elvan'cım

Uzuuuuuuuuuuuun toplantılardan fırsat bulup yazamadım ama dün sevgili Elvan'ın doğum günü idi.



Önce bücür çocuklarımız arkadaşlık yaptı bizim. Tanıştıklarında 2,3 yaşındaydı Derin. İnanılmaz bir bağ kuruldu aralarında. Bizim evde sürekli Baha, Gizem adı geçerken Elvan'larda da Derin adı sayıklanıyordu. Bu böyle epey sürdü. Sonra Derin'in doğum gününe davet etmek üzere aradım cep telefonundan. Gayet kibar konuşuyorum. Gima'da alışveriş yapıyormuş.

Çocuklardan biri hasta olduğundan nazikçe gelemeyeceklerini söyledi. Esas sürpriz onlarında Anadolu Hisarı'nda oturduklarını öğrenmemiz oldu.

Sonra bir pizza partisi yapacağını söyleyerek Elvan davet etti bizi. Cumartesi günü idi ama malesef ben çalışıyordum. Tüm içtenliğiyle istersem Derin'i bırakabileceğimi belirtti. Anneanne'de tek başına olacağına çok sevdiği arkadaşları ile vakit geçireceğini düşünerek biraz da çekinerek tamam dedim. Ne kadar sürer hiç belli olmuyor benim işim çünkü. Neyse 5-6 saat sonra almaya gittiğimde hiç sorun olmadığını öğrendim. Sıcacık gülümsemesi ile kahveye davet etti. Çocuklar birinci kahveyi bitirdiğimde bi kahve daha içsem diye ısrar ediyorlardı.:)

Böyle başladık işte. Sonra çok vakit geçirdik birlikte, çok şey paylaştık.

Yumuşaktır ama kızınca cadıya dönüşür. Saçları diken diken olur! Kocamandır kalbi ama. Samimidir. Yemek ustasıdır. Keyiflidir. Rahattır. "İnsan"dır. Sevgi doludur. Akıldır, mantıktır, sağ duyudur.

Doğum günün kutlu olsun canımcım. Nice senelere. :)

8 Ocak 2010 Cuma

Mikroldaga bozulduğu için yemek ısıtma yöntemimi eski usül demode bulan bücürcan bu sabah duş yaptıktan sonra saçlarını gördüğünüz üzere son moda ! taradı.


Ben farkına varana kadar jöle ile saçlarını inek yalamış şekilde tarayıp önlerini hafif yukarı kaldırarak bu modeli yapıyormuş. Ben de yani hiç anlamıyormuşum.


Saçlar okul için oldukça uzadı ama Sevinç Öğretmen'den fırça yemeden sömestr tatilini getiririz umarım.
Zaten çok da bi şey kalmadı.

7 Ocak 2010 Perşembe

Akdeniz akşamları ...

Gün doğmadan, deniz, deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola.
Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında.
İçinde bir iş yapmanın saadeti
Gideceksin, paslı kırıkların çalkantısında.
Balıklar, balıklar yoluna çıkacak.
Karşıki dağları silkeledikçe deniz gelecek eline pul, pul.
Ruhları sustuğu vakit martıların,
Kayalıklardaki mezar taşlarından birden bir kıyamettir kopacak.

Deniz kızları mı dersin, allar mı dersin, bayramlar, seyranlar mı, gelin alayları, teller, duvaklar, akasyalar mı?

Hey ne duruyorsun be, at kendini denize
Geride bekleyenin mi var, aldırma.
Görmüyor musun her yanda hürriyet

Yelken ol, dümen ol, balık ol, su ol

Git gidebildiğin yere.


Haluk Levent


Bir zamanlar bana gönderilmiş, ben de alıp saklamışım. Akşam buldum. Bozulan mikrodalgamın fişimi ararken. Hoşuma gitti. Özgürlük hissi verdi. Paylaşayım dedim ben de:)

4 Ocak 2010 Pazartesi


Yüzdeki kırmızılıkların son hali bu. Yılbaşı gecesi olduğu bir kortizonlu iğne arkasından sürdüğümüz onca merheme rağmen hala duruyor inatçı şeyler. Umarım yakında geçerlerrr. :(

haberci: haberinizi yapar; okuma 1 TL

Derin'in daha önce bahsettiğim Haberci gazetesini bugün teslim etmesi gerekiyordu. Bu 3 günlük tatilde bu konuda epey bir uğraştık. Perşembe okul sonrası ajans'a geldi ve bizim yılbaşı partimize katıldı. Metin Bey'e Haberci'ye ilan vermek için son fırsat olduğunu anlattı, gazete kapanıyor dedi. İlanı aldı, gerçi parasını Lian ödedi. Lian parayı Metin Bey'den geri alabilecek mi bilmiyorum ama, ilan yayınlandı:)

İlk gün haberleri internetten araştırdı, O ayakta fır dönerken bana cümleleri söyledi ben de sekreter modunda not aldım. 2. gün ben aldığım notları söyledim, O yazdı.Tabi eli yoruldu, arada dinlendi, yemek yedi, vs olunca ertesi güne de bir bölüm sarktı. Neyse Pazar günü öğlen saatlerinde bitirdi. Tüm cümleler kendisine ait. İnternetten öğrendiklerini kendi cümleleriyle özetledi.

İşte sonuç; bakalım beğenecek misiniz? Okumak isteyenlere 1 TL karşılığı okutuyor kendisi. Gerçi ödevi öğretmenine götürdü ama...




2009'un son günlerinde hafif bir boğaz acısı ve batma hissi vardı ama zaten sedergine ve biraz C vitamini ile toparlarım mantığımı değiştirmemiştim.

Yılbaşı akşamı akşam saat 18.00'e kadar da öyle idare ettim. Önce ajans partimizi yaptık.



Neyseki orada biraz içmiştim. Fakat karşıya geçmek için Derin'le vapura bindiğimizde kendimi epey kötü hissettim. Gidip evde yarım saatte olsa yattım bile.


Sanırım 2009'un hoşçakal demesi de biraz kendi gibi canımı acıtarak oldu. Neyse 2010'dan umutluyuz. Gerçi 2010'un ilk saatlerini de biraz hastane odasında Derin'in ağlamasıyla geçirdik ama gidip ilaçları aldığımız saatten beri bir zararını görmedik.
Selnur'cum süper bir masa hazırlamış. Tadını çıkaramadım malesef.


Neredeyse tüm akşamım şu pozisyonda geçti. Kedi gibi kıvrılıp şömine karşısında konuşulanları dinlemedim ama yorum yapamadım.



Bahadır da iyileşmemiz için elinden geleni yaptı:) O gece ile ilgili fotoğraflardan bir iki tane koyup, uzuuuun zaman bu hastalık mevzusuna ara vermek istiyorum yine. Sağlıklı bir yıl olsun hepimize.