22 Nisan 2010 Perşembe

23 Nisan heyecanı

23 Nisan için çok ama çok heyecanlı Derin. Bu sabah, yarın büyük gün diyordu. 23 Nisan töreninde Üsküdar'a gider iken şarkısı eşliğinde dans gösterisi yapacaklar. Önümüzdeki hafta bahar tatili. Dün akşam tam bir soytarı şeklindeydi. Yatmakta zorlandı resmen, heyecanla gösterideki hareketlerini anlatıyordu, cd koydu, dans etti. İçi içine sığmıyordu. Bugün provaya gittiler. Yarın için kıyafetini de kontrol etti. Bayılıyorum bu haline, gözlerindeki pırıltıya.


Atatürk'ü sevgi ve saygıyla anıyor ve tüm çocukların 23 Nisan bayramını kutluyorum.

bugünlerde 'ben'de...

Biraz kalbim çarpıyor bugün.


İçimde bir şeyler var ama tam tanımlayamıyorum.

Bir tarafım depresyonda,




diğer tarafım bahar geldi, işte mor salkımlar her yerde,
yarın 23 Nisan diye bağırıp, çığlıklar atıyor.


Ne tarafa gideceğimi bilemiyor ve çekiştiriliyorum sanki. Bir an geliyor geçmişe gidiyorum,hüzünleniyorum, gülümsüyorum; sonra dönüp önüme umutla bakmaya çalışıyorum.

Çok sevmiyorum bu ruh halimi. Alışık olduğum neşeli tarafım baskın gelsin istiyorum. Bakalım ne olacak?

5 Nisan 2010 Pazartesi

savaşa gidiyoruz.



Biz yarın erken teşhis edilen bir böbrek tümörünü aldırmak üzere sevgili Bahadır ile hastaneye gidiyoruz.Bahadır'ın derinname'de bu konuda yazdığı yazıya bu linkten ulaşabilirsiniz.

http://derinname.blogspot.com/2010/03/kanserde-erken-teshis-hayat-kurtarr.html#comments


daha avlayacak çok balık var sevgili:)

hadi bize iyi şanslar:) görüşürüz.

hayal kırıklığı




Dün sabah sabahın 07.00'sinde kalktık. Büyük bir heyecan içindeydik. Buz hokeyinde hazırlık maçı vardı. Hatta drama öğretmenimiz, tüm sınıf arkadaşları, herkes maçı izlemeye davet edildi. 10 ya da 15 dk herkes oynayacaktı maçta. Bu ilk maçı olacaktı Derin'in. Cumartesi akşamı Zeynep arayıp Derin'e iyi şanslar diledi.Nasıl şeker konuşuyorlar, anlatamam. Bahadır ameliyatını bu nedenle Salı'ya aldı. Ameliyat öncesi son bir suya gireyim! dediği dalıştan bir gün erken döndü.

Sonuç ne oldu biliyor musunuz? Gece bakım için çağrılan adamlar motoru bozdular ve maç ertelendi. Sabahın köründe maçı izlemeye gelecek olan Elvan'ları son anda kapıda yakalamayı başardım ama malesef Burak, Eda ve uyandırılan Nehir bücürü büyük bir hevesle gelip hiç bir şey seyredemeden sadece kahvaltı yaparak geri döndüler.

Bu kadar hazırlandığı zaman insan ve bir şeyler ters gittiğinde korkunç hissediyor insan kendini. Neyse öğleden sonra Can'lara gittik ve o kadar azdılar ki maçın hayal kırıklığını biraz telafi ettik.
Gerçi bu sabah hala konuya söyleniyordu ama elimizden bir şey gelmiyor şekercim. Daha çok hayal kırıklığı yaşayacaksın. Hepsinin üstesinden gelmek için güçlü olmak şart.

öfke kontrolü sıfır! arada olan kızlara oldu:(

Önce geçen hafta gelişen ve okulda tavana vuran öfke kontrolünden bahsedeyim. Ergen oldum dedi ya, gerçek ergen olunca n'aparız bilmiyorum. Hangisinden başlayayım bilmiyorum. Geçen pazartesi ya da Salı günü önce Lila'nin kolunu çekip acıttığı için (gerçi isteyerek yapmadığını iddia ediyor ama bilmiyorum tabi) Şükran Öğretmen'i epey bir uğraştırmış. Hatta küsmüş ve derse katılmamış. Göz ucuyla! soruya bakmış ama yapmamış. Akşam gelip evde yaptı matematik sorularını.

Arkasından gelen olaylar daha da feci. Anlattığı şekilde aktarıyorum. Baha ve Can Derin'i kızlar tuvaletine sokmaya çalışmış. Derin direnmiş. Ellerinden kurtulup sınıfa kaçmış. Ama
diğer iki kafadarsınıfta da sürüklemeye devam etmek isteyince bu sefer Derin çıldırmış!!! Ne yaptığını da çok sininrlenince bilemiyormuş. Bu nedenle havaya savurduğu tekmelerden biri Lila'ya gelmiş, ama Lila ağlamamış. Dila'yı ısırmış. Aman Allahım şeklinde dinliyorum ben bunları. Sonra Şükran Öğretmen kendisini rehberlik öğretmeni Ayşen Öğretmen'e götürmüş. Konuşmuşlar. Ondan öğrenebilirmişim. Kendisi bu konuda daha fazla konuşmak istemiyormuş. Baha ve Can'la barışmışlar!! ama kızlardan özür dilememiş. İnanamadım ben. Olan Dila ve Lila'ya olmuş yani. Üzerinden dafalarca konuşmaya çalıştım ama konuyu kapatıyor. Lila Şükran Öğretmenin yanında ayakta duran cimcime, Dila'da en sağda yerde oturan (tarih var üzerinde) kızımız. Olmazsa Zeynep'ten daha önce özür dilediği gibi bir kağıda çizgi karakterleden birini çizip arkasına özür dilerim yazarak özür dilermiş. Tamam çocuk afacan, yerinde duramıyor filan da başkalarına zarar vermesini ve öfkesini kontrol edememesini kaldıramıyorum ben. Bütün bunları da şu masum suratların yaptığına inanmak ne kadar zor değil mi?